Tuesday, October 11, 2011

Sarsıcı bir geçmişten parlak bir geleceğe:KAMBOÇYA


Otelinizden ülkenin nemli havasına ve sokaklarına adımınızı attığınızda Kamboçya'daki minimalist hayat hemen gözünüze çarpıyor.Eskiden ülkenin yolları bozuk ve yapılmamaış,hamamböcekleri konaklama yerlerini ev edinmiş ve en önemlisi insanlar hala Khmer Rouge döneminde gerçekleşen soykırımdan dolayı yaşadıkları travmanın etkisinden çıkamamış bir haldelerdi.

Şimdilerde ise Kamboçya,Tayland'a olduğu gibi birçok seyahat düşkününü kendine çekiyor ve Güneydoğu Asya'da görülmesi gereken ülkeler arasında yer alıyor.İki haftada Siem Reap'taki Angkor tapınağını gezebilir,kuzey doğuya çıkarak başkent Phnom Penh'e uğrayabilir,oradan sahil şeridinde çok sayıdaki adanın ve turkuaz suların arasında temiz ve sakin bir tatil geçirebilirsiniz.



Siem Riep'in üstünde güneş batarken French Quarter'ın karışık sokaklarında yürüyebilir;yeniden canlandırılan villaları,kuyumcuları ve bohem kıyafet dukkanları arasında kendinizi kaybedebilirsiniz.1990'lardan beri buraya az da olsa gelen sırt çantalı gezginlerin yerini zamanla ekonomik yönlü güçlü,farklı bir ziyaretçi kitlesi aldı.Korkunç Khmer Rouge rejminden sonra Kamboçya'nın sanat hayatı sona ermişti.Ama bugünlerde o dönemde çocukken Batı'ya giden insanlar,ülkenin potansiyelini yeniden canlandırarak geri gelmeye başladılar:Butik oteller,hareketli gece hayatı,iyi yapılmış mojitolar,yemek kültürü akla gelen ilk şeyler...

Eskiden ''Doğu'nun İncisi'' olan bu ülke,iyi görünüşüne ragmen her zaman yeteneği olan ama bu yeteneğin birileri tarafından fark edilmesine ihtiyacı olan bir aktör gibi,şimdilerde tekrar parlamaya başlıyor.Her köşe başında bir galeri,yüksek kalitede fotoğraflar ve sanat eserleri satıyor;bir caz grubu Fransız restoranında harika müzikler yapıyor;Paris'te Seine Nehri'nin güneyinde olan ve eskiden sanatçılara ve ressamlara ev sahipliği yapmış Left Bank bölgesindeki harika tatları çağrıştırıyor.Burası 19. yüzyılın ortasından 20.yüzyıl başına kadar var olan Fransız sömürgesi Hindiçin'in kalbi diyebiliriz.



Pirinç,baget ve meşhur Fransız yemeği pate ile zarif koloni evlerinin yanı sıra samandan yapılan evler aynı anda olabiliyor burada.Kültürler hala karışıyor;her kaldırımda yaşlı birinin şık barlar ve restoranlar önünde kızarmış tarantula yediğini görebilirsiniz.Bir diğer atlanmaması gereken şey ise masajlar....Uçuşunuzun yarattığı jetlag'den kurtulmak istiyorsanız,geleneksel tedavi yöntemlerini uygulayan görme engelli masözlere,masaj yaptırabilirsiniz.İçgüdüsel olarak,sabırlı parmaklar kaslarınızdaki stres noktalarını buluyor ve masaj bitiminde yüzünüzde bir gülümsemenin oturmasını sağlıyor.

Bar Sokağı'na gittiğinizde Dünyanın 8.Harikası olarak görülen Angkor Wat tapınak şehrinin kalıntılarını göreceğiniz için heycanlanacaksınız çünkü harika.Birçoklarının iddia ettiği gibi ,bu harikulade yere ilk bakışınızı unutamayabilirsiniz.Özellikle Siem Reap'ten 6 km ötedeki kalıntılar sizi çok heyecanlandıracak.Her giden insanların,güneş doğarken ışıkların nilüfer çiçeği şeklindeki kulelere değmesiyle oluşan harikulade manzarayı izlerken şaşkınlıktan nutku tutuluyor..Geçmişte keşişler üzerlerinde güneş ışığı rengindeki giysileri ile geçitten geçerek dünyanın en büyük tapınağına,12. yüzyıldan bugüne seremoni için kullanılan filler ve Tanrı-krallar ile yürürken;bugün  de ziyaretçiler aynı yoldan yürüyor.Banyan ağaçları ile çevrili bu çok büyük tapınaklarda dolaşırken büyük bir heyecan duyuyorsunuz.Bundan 10 sene kadar önce buraya gittiğinizde kara mayınlara basma ihtimaliniz olabilirdi,ama artık bu alan savaş gereçlerinden arındırılmış durumda.



Ne kadar erken giderseniz gidin ,Angkor Wat'taki manzarayı her zaman yüzlerce insanla paylaşacaksınız.Bunu engellemenin bir yolu ise,binanın batı tarafına yol almak.Şafak vakti,siz Buda heykelinin önünde mum yakarken ve baştan aşağı gizemi hissederken ışık büyülü bir şekilde oyunlar oynuyor.Daha cesaret isteyen bir atmosfer için Tomb Raider'dan hatırlayabileceğiniz asma dolu duvarları ve pamuk ağaçlarıyla dolu geçitleri ile Ta Prohm ormanına gidebilirsiniz.


Angkor,1860'da Fransız Henri Mouhot tarafından tekrar keşfedilmiş ve ne göze çarpan noktalarından bir tanesi ise Bayon denilen 49 tane kuleli,üç sıralı 45 metre uzunluğundaki piramit tapınağıdır.Bu ihtişamlı tapınaktan ne kadar saklanmaya çalışırsanız çalışın,her yerden sizi göstermeyi başarıcaktır.Başkentten ayrılmadan önce   akşamüstünüzü French Quarter'da bulunan ''Doctor Fish''teki cerrah balığı dolu havuzda,ölü derinizi soydurarak ayaklarınızı iyileştirirken geçirebilirsiniz.



Siem Peap'ten ayrılıp yerel otobüs şirketi ile kuzeydoğuya;yerel kabilelerin ve vahşi ormanların evi Ratanakiri'ye gidebilirsiniz.Gelişmiş sanat kültürü ile Siem Reap'ten sonra ülkenin bahşi tarafını da görmek hoşunuza gidecektir.Kamboçya'nın az gelişmiş yol yapısından dolayı,önce güneye kızarmış eklembacaklıların çok lezzetli olduğu Skun kasabasına doğru gitmeniz;oradan tekrar kuzeydoğuda yer alan Ratanakiri'ye çıkmanız gerekiyor.Bu yol üzerinden geçtiğiniz Fransız karakolu Kratie,''irrawaddy'' yunuslarının görmek için Güneydoğu Asya'nın en iyi yerlerinden biridir.

Yunusları görmek için Kampi köyünden Mekong'a doğru giden bota binebilirsiniz.Belli bir süre bekledikten sonra,utangaç yunuslar çığlık atmaya başlarlar.Şişe burunlu yunuslardan farklı burun yapısına sahiplerdir ve kendilerini daha az gösterirler.Aynı zamanda eskiden balık tutmak için nehri dinamitleyen Khmer Rouge'dan dolayı soylarıda tehlikededir.Dolayısıyla su yüzüne çıktıkları nadir anlarda ,derileri güneş yansıtırken onlara şükran duymamak elde değil.

Son zamanlarda yapılan koruma çalışmaları ile sayıları artmaya başlamış.Ratanakiri bölgesinin başkenti Banlung'a gitmek,eskiden bölgede yaşayan 12 etnik grubu dönüştürmeye çalışan misyoner uçaklarından sonra artık uçuş olmadığı için oldukça zor.



Banlung;şelaleleri,filler için yürüme yolları,mezarlıkları ve aslanları,filleri,leoparları ve siyah ibrikli maymunları görebileceğiniz Virachey Ulusal Parkı'nda vahşi yaşam içinde yer alan trekking yolları gibi güzellikleriyle mutlaka konaklamanız gereken bir yer.Hayran kalacağınız vadi manzaraları,lezzetli yemekleri ve rahat odaları ile Treetop Lodge kalabileceğiniz yerlerden bir tanesi.Yerliler tarafından inanılan bir mite göre Yaek Lom canavarının yaşadığı mentol yeşili krater gölünde yüzebilirsiniz.Kasabaya ilk bakışta,gelişme sürecinin erken dönemlerinde olduğunu göreceksiniz.Deniz ve kuma arzu duyuyorsanız başkent üzerinden güneye gidebilirsiniz.

Başkent;1.3 milyon insanı,keskin kokulu marketleri,ejderha tepeli tapınakları ve ''tuktuk'' denilen üç tekerlekli taksileriyle ufkunuzu açacak,Gece olduğunuda ise şehir;şık restoranlar,sırt çantalı gezginleri ağırlayan salaş kafeleri ve hareketli barlarıyla size çok şey sunuyor.Solgun villalar,eskiyi istercesine restore edilerek butik oteller haline geliyor..Bunlardan bir tanesi olan The Pavillion 1920'lerde Fransız Kolonisi'nden dirilen özelliği ile ilginizi çekebilir.

Nehir kenari Sisowath Quay'de dış ülke muhabirleri için kurulmuş kulüpte yemek yiyebilirsiniz.Duvarlarında ''Ölüm Tarlaları'' filminde John Malkovich tarafından oynanan Al Rockoff'un fotograflarına mutlaka göz atın.Nehir manzarasında Asya mutfağından esinlenen mönü eşliğinde,Al Rockoff'un çektiği siyah beyaz savaş fotoğrafları ile ülkenin Khmer Rouge dönemine döneceksiniz.

Khmer Rouge'un gerçekleştirdiği soykırım ülkenin üçte birini öldürdüğü iddia ediliyor ve tahmin edileceği üzere bu yıllar ülke tarihinde en karanlık dönem olarak geçiyor.İnsanlar geçmişi görmezken gelmektense ziyaretçileri 17 bin kadın,erkek ve çocuğun öldürüldüğü Choend Ek'in Ölüm tarlalarını ve Tuol Sleng Hapishanesi!ni görmeleri için teşvik ediyorlar.

Yerel insanlar,soykırımdan kurtuldukları için gururlu;bugün uyum sağlama konusunda da arzulular.İnsanların,kendilerine işkence yapılacağını bilerek tutuldukları yerlerde çekilen fotoğraflarının oluşturduğu bu tüyler ürpertici galeriyi göreceğiniz Tuol Sleng Hapishanesi için kendinizi hazırlamanız gerekiyor.

Buradan bir otobüse atlayıp Sihanoukville bölgesine;beyaz kumsalların,turkuaz rengi suyun ve takımadaların tadını çıkarmak için gidebilirsiniz.Burası aynı zamanda insanı sakinleştiren Otres Kumsalı'na da yakın.Buruna yapılmış kabineleriyle Queen Hill Resort'ta kalabilirsiniz.

Buraya giderseniz eğer şu Hotel'lerde konaklayabilirsiniz Hotel  de la Paix ve The Treetop Eco Lodge veyada The Pavilion veya Queen Hill resort size bir kaç önerim.

Kamboçya'yı ziyaret etmek için en iyi zaman,muson mevsiminden sonra ekimin sonunda başlayan serin sezondur.Nem ve aşırı sıcaklar ocak ayının sonunda tekrar yükselmeye başlıyor.

No comments:

Post a Comment