Tuesday, May 24, 2011

Lezzet kalitenin buluştuğu dünyadaki en iyi restoranlar...Part 1



Les Louis XV (MONACO)

Ünlü fransız şef Alain Ducasse'ın restoranlarının Monaco ayağı olan Louis XV,Hotel de Paris'nin içinde bulunuyor...Versailles tarzına uygun dekore edilmiş olan restoranın baş aşçısı Franck Cerutti,akdenizin tüm güzelligini mutfağına taşımış...

Mevsime göre değişen menüde sebze bahçesi,deniz,çiftlik,mera gibi çok çeşitli temalara yer veriliyor...

Restoranın ünlü spesiyalitesi olan zeytinyağlı balzamik sirkeli ve siyah yer mantar provanca bahçe sebzelerini denemelisiniz...Martinik romlu krema ile servis edilen çıtı kızarmış ananası ise tek kelimeyle enfes...





The Fat Duck(LONDRA)

Şef Heston Blumenthal'in 1995 yılında açtığı The Fat Duck,2009 yılında sekizinci defa üç Michelin yıldızıyla ödüllendirilmiş...

Blumental mönüsünü,mutfağında uyguladığı kimya ve fizik kurallarının yanı sıra misafirlerinden aldığı tepkiler doğrultusunda oluşturuyor.2004 yılında kendi araştırma ve geliştirme mutfağını aça Blumenthal'ın imzalı mutfak tekniklerinden biri,içine hava katılmış çikolatalı suflenin yapımı sırasında baloncukların genişlemesi için vakumlu kavanoz kullanmak..

The Fat Duck'ın başlangıç yemeklerinden kan portakalı ve turuncu pncar kökü kullanılarak yapılan ve iki ayrı jöle olarak servis edilen pancar kökü ve portakallı jöleyi deneyin...



De Karmeliet (Brüksel)

De Karmeliet'de Belçika mutfağının örneklerini a-la-carte mönüde veya ''Le Plat Pays'' ve ''Brugge die Sconde'' gibi özel mönülerde bulabilirsiniz.Restoran girişini geçtikten sonra bir bekleme salonu,onuda geçtikten sonra bahçeye bakan etkileyici bir sera bulunuyor.Burada mönüyü karıştırıp,ne yiyeceğinize karar vermeye çalışırken içkinizi yudumlayabilirsiniz.

Yemek salonları ise klasik kasaba evinin üst katında.Yüksek tavanlı üç yemek odası ,şık bir şekilde Viktorya tarzı dekore edilmiş.Mönüler iki ayda bir değişiyor.Eğer denk gelirseniz,Başlangıç olarak kuzu mantarlı risottoyu denemelisiniz.....




Per Se (NewYork)

New York'taki Per Se,Thomas Keller restoran zincirlerinden biridir.Columbus Çemberi'indeki Time Warner Merkezi'nde bulunan restoran şef Keller'ın detaylara verdiği özeni yalnızca yemeklerde değil,sunum ve mekan tasarımıyla tüm mekana yansıtıyor...

Tasarımcı Adam Tihany'nin Keller ile ortaklaşa oluşturduğu restorana konfor,lüks, ve ferahlık hakim...




Le Cinq (Paris)

Four Seasons Hotel'in La Gelerie adlı lobisinin sonundaki iki kanatlı ihtişamlı demir kapı otelin restoranı Le Cinq'e açılıyor.

Le Cinq'in baş aşçısı Eric Briffard ve ekibi,her daim taze ve yerel malzemeler kullanarak misafirlerine Fransiz mutfağının en şeçkin örneklerini sunuyor...Deniz yosunu ve patates ile servis edilen,elma suyu ve wasabi soslu,midyeli deniz levreği filetosu bunlardan biri....



Charlie Trotter's (Chicago)

Ulusal ve uluslararası prestij sahibi pek çok kuruluş tarafından kabul gören Charlie Trotter's dünyanın en iyi restoranları arasında sayılıyor..Mutfak sanatında mükemmeliğe olan bağlılığı dünya çapında yeni standartların oluşumunda öncü konuma geçmesini sağlamıştır...

Charlie Trotter's'da her gün yenilenen 3 gurme mönüsü vardır:Büyük mönü,Sebze Mönüsü ve Mutfak Masası Mönüsü.Üçü de mümkün olan en taze mevsim malzemeleri kullanılarak hazırlanıyor.....




ÇİGDEM CEYLAN

Monday, May 23, 2011

Alışveriş dünyanın neresinde ise siz oradasınız...:)



CANNES


Cannes'da mağazalar,birbirine yürüme mesafesi kadar yakın olan La Croisette ve Antibes caddeleri arasında yoğunlaşıyor.Bu bölgede bütün mağazaları bulabilirsiniz.La Croisette yan yana dizilmiş,aralarında Chanel,Dior,Gucci'nin de bulunduğu uluslararası markalarin mağazalarıyla ünlü....



Galerie Gray d'Albion 'un 17 numarasında ise Fransız modasının ilahı Jean Paul Gaultier'nin mağazasına uğrayabilirsiniz.


LONDRA


BOND STREET

Oxford Street bölgesinden sonra dünyanın önde gelen lüks markalarına ev sahipliği yapan Bond Street'e gidebilirsiniz.Bu caddede Prada,Moschino,Matthew Williamson (ingilizler'in gurur duyduğu genç bir moda tasarımcısı),Stella McCartney,Chanel,Martin Margiela gibi moda dünyasına yön veren tasarımcıların mağazalarını bulabilirsiniz...



SELFRİDGES

100.yılını kutlayan dev mağaza İngiltere'nin gurur kaynaklarından.Bir mega-store düşünün;içinde Marc Jacobs'dan Loubutin'e ,Comme des Garçons'dan DKNY'a kadar birçok marka var.


OXFORD STREET

Topshop,Zara,Mango,H&M,River Island,Debenhams,Miss Selfridge,New Look ve Urban Outfitters gibi markaların bulunduğu bir cadde...


DUBAİ

WAFİ MALL

Piramit şeklinde inşa edilmiş.Hiyerogliflerle süslenen,içinde firavunların heykellerinin de yer aldığıialtın kaplamalı sütünların bulunduğu AVM'de tanınmış Avrupa markalarının yanında Arabistan'da popüler olan Eve N Black isimli moda evi de yer alıyor.



DUBA MALL

Büyüklüğü ve dükkan sarısı ile dünyanın en büyük alışveriş merkezleri arasında yer alan Duba Mall..Tüm lüks tüketim markalarının yer aldığı AVM'de 30 bin deniz türünün yer aldığı dev bir akvaryum ile Ortadoğu'da yer alan yapay kış ortamlı kayak pisti bulunuyor.


CHİCAGO

Magnificent Mile,şehrin önde gelen alışveriş merkezi.Michigan Avenue'dan Oak Street'e kadar uzanan Magnificent Mile'da Bloomingdale's,Lord&Taylor ve Nordstrom gibi çok katlı mağazalar,Crate&Barrel ve Pottery Barn gibi ev dekorasyon tasarımcıları,Van Cleef&Arpel gibi mücevher markaları ve Gap,Banana Republic ve Ralph Lauren gibi ünlü isimlerin mağazaları...


Mia Mora Chicagolular'ın en çok ziyaret ettiği yerlerden.Dior döpiyes takımları,şapkaları,Armani ceketler ve sürekli yenilenen ve değişen tasarım parçaları bulabilirsiniz...

Bir başka önemli alışveriş noktası ise Water Tower Place...Burada Lord&Taylor,Banana Republic,J.Jill,Eileen Fisher,Nine West Lifestyle,The Sharper Image,GAP,Jacadi ve Studio Sterling Works Burada yer alan markalardan sadece birkaçı....


MİLANO

Armani,Trusardi,Ferre,Versace,Valentino ve Kenzo gibi markaları,Monte Napoleone,del Spiga,Borgospesso ve St,Andrea caddelerinde bulabilirsiniz...

Dünyaca ünlü Golden Quad da,dünyanın en lüks butiklerine ev sahipliği yapıyor,Duomo,Cavour ve San Babila Meydanları arasındaki bölüm,kentin en önemli alışveriş yerlerinden biri...Burada bulunan Montenpoleone,Vittoria Emanuele,Della Spiga ve Manzoni Caddeleri,çeşitli mağazalar ve dünya markalarının satış noktalarıyla dolu...


TOKYO

Omotesando Japonya'nın büyük ve önemli tsarımcılarının mağazalarının bir arada bulunduğu uzun,ağaçlıklı ve geniş duvarlı bir bulvar...Yohji Yamamoto,Come des Garçons,Issey Miyake,Tod's,Gucci,Louis Vuitton,Marc Jacobs,Yves Saint Laurent ve Dolce&Gabbana gibi markalar bu bulvarda...


Ginza semti ise özellikle pazarları,trafiğin kapatılmasıyla popüler ve kalabalık bir alışveriş merkezine dönüşüyor...

Buradaki dört önemli çok katlı mağaza Chuo Dori'de yer alıyor:Mitsukoshi,Matsuya,Matsuzakaya ve biraz eski moda olsa da kesinlikle çok eğlenceli Wako.Ginza'da Barneys,Hermes,Dior ve Chanel gibi isimler de var.Bir de Sony'nin devasa bir binası...


Cigdem Ceylan

Sunday, May 22, 2011

Avustralya'nın en popüler kenti SYDNEY


Avustralya'nın en popüler şehri olan Sidney,Jackson Limanı'nın kıyılarında 1778 yılında kurulur.İngiliz Donanması'nın yerleşmesinin ardından gelişip kent halini alan Sidney,daha önceleri yerli halk,Aborjinlerin vatanıdır.

Eylülden kasıma ilkbahar,aralıktan şubata kadar yazı yaşayan ve dünyanın en büyük adası sıfatına sahip olan Avustralya'nın popüler kenti Sidney'de özellikle yılbaşı kutlamalarına katılmak bir ayrıcalık.

Çünkü Harbour Bridge'de yapılan görkemli havai fişek gösterilerinin eşi benzeri neredeyse yok.Yeni yılı diğer yarım kürede kutlamak isterseniz Sidney gerçekten de unutulmazbir yeni yıl partisi için harika bir seçenek olacak sizin için.






Peki nerede konaklamalı?? Sidney limanı'natepeden bakan Hotel Intercontinental Sydney'de konaklayanlar şehrin tüm güzelliklerini otel odalarından görebilme ayrıcalıgına sahip.



Sidney Hilton'da konaklayabileceğiniz şık oteller arasında....


Darling Harbor'da bulunan Novotel Sydney Darling Harbor da iyi bir seçenek..



Sidney ve Avustralya'nın adeta sembolü olan Opera Binası oldukça etkileyici bir yapı.Benzersiz çatısı 67 metreye kadar yükselen binayı Sidney'e gidip de görmemek olmaz.



Yılbaşı kutlamalarının yapıldığı Harbour Bahçeleri,Sidney Akvaryumu,Avustralya Ulusal Denizcilik Müzesi'ni de mutlaka ziyaret edin.



Harika kapuçinoları ile Cafe Neon Bondi Beach'e kahve keyfi için uğramalısınız.


Balık ziyafeti için ise Fish at the Rocks ve Harbor Bridge'e bakan Flying Fish tavsiye ederim..

Kings Cross'da bulunan Aperitif Restaurant ise Avrupa tatlarının Sydney'deki tek adresi...


Peki ya gece kulüpleri ve barlar...

Sidney'in eğlence hayatının kalbi Kings Cross ve Oxford Street bölgesinde atıyor.Disko müzik sevenler için Metropolis ve Williams,caz tutkunları için Jazz at The Phantom da diğer eğlence mekanları arasındadır...


Sidney'in en önemli festivallerinden biri olan ünlü eşcinsel festivali Mardi Gras her sene şubatın ilk cuma gününde gerçekleştiriliyor.Bu tarihlerde Sidney'de iseniz festivale kesinlikle uğrayın.Sadece eşcinsellerin katılımı ile sınırlı kalmayan festivale cinsel özgürlüğü destekleyen herkes katılıyor.Biletlerin aylar öncesinden tükentiği festivale,kötümler,geçit töreni bir harika...


Sidney'de dalış keyfide büyüleyici.Her an ir Deniz Ejderhasıyla göz göze gelebileceğiniz dalış esnasında,kendinizi tam anlamıyla farklı bir dünyada bulacaksınız...

Enfes deniz mahsulü restoranlarında bir ziyafet çekebilir,Opera binası önünde hatıra fotoğrafı çektirip içindeki mağazalardan alışveriş yapabilir ve doğa harikası Sidney plajlarında okyanus sularının tadını çıkarabilirsiniz....

Dünya'nın en eski Kraliyet Ulusal Parkı'nda botla nehir turuna çıkıp,Piknik yapmak da çekici bir aktivite.Sidney Hayvanat Bahçesi'ne de uğrayın,ülkenin sembolleri sevimli koalalar ve şehir dışında bolca görebileceğiniz kangurularla hatıra fotoğrafı da çektirin...

Çiğdem CEYLAN

Thursday, May 19, 2011

Asya'nın renkli ruhu SEUL..


''An Nyeong Ha Se Yo'',yani ''Merhabalar'' Ülkemize çok uzak,ama kalplerimize çok yakındır Seul.Hazin bir savaş oyküsüyle başlayan dostluğumuzun kardeşliğe dönüştüğü bir ülkenin topraklarından...''Türkiye'' adının büyük bir saygıyla anıldığı Güney Kore'nin başkenti Seul'den!!

Buraya doğru yola çıkarken,belkide bu duyguların tesiriyle şaşırtıcı bir ruh hali içerisindeydim.Dünyanın bir ucunda yer alan ,hiç gitmediğim,bilmediğim yabancı bir ülke-kültüre değilde,sanki tanıdık bildik,beni hemen kucaklayacak bir yere geliyordum.Öyle de oldu açıkçası,ayak basar basmaz Seul beni,ben de onu benimsedim.Ve bu şehrin keşfine başlamaya sabırsızlanıyorum!!!


Seul şehir merkezinde nüfus 10 milyonun üzerinde.Çevresindeki yerleşim alanlarınıda kapsayan Seul metropolitan bölgesiyle 24.5 milyon nüfusa ulaşıyor.50 milyonluk Güney Kore'nin yarısı bu bölgede yaşıyor kısacası.


Kalabalığın yanı sıra ilk Doğu'yla Batı'nın güzel harmanı olduğu.Dört bir yanımız göğe yükselen Amerikanvaricam binalarla dolu;sokaklar,teknolojinin nimetleriyle adeta dans pisti gibi;dev led ekranlardaki reklamlar,yazılar gece gündüzrengrenk ışıklar saçıyor.Bir köşe başını döndüğünüzdeyse birdenbire karşınıza egzotik süslerle,rengarenk fenerlerledonatılmış o meşhur kıvrımlı çatılı saraylar,tapınaklar dikiliveriyor.

Mimarideki bu eklektik yapı,aslında birazda mecburiyetten meydana çıkmış;Kore Savaşı'nda şehir yerle bir olmuş çünkü.

Tıpkı mimari gibi,günlük yaşamda gözüme takılan manzaralar da geleneksel yapıyla çağımızın küresel etkilerinin sentezini yansıtıyor.Son derece şık kadınlar ve erkekler,ellerinde marka çantalar,herşeyleriyle son model olarak caddelerde son derece yoğun koşuşturma içerisindeler.






Ama öte yandan ,girdiğim tapınakla,biri mini eteği,diğeri gotik şaç kesimiyle ilgimi çeken iki kız dualar okuyup ,ibadet ediyor.Seul Belediyesi,ingilizce'deki bir kelime oyunundan yararlanarak güzel bir slogan bulmuş bu şehre...''Seoul,Soul of Asia''(Seul Asya'nın Ruhu)yazıyor turistik bölgelerdeki Billboard'larda.Görünüşe bakılırsa,Asya'nın 21'inci yüzyıldaki ruhunu gerçekten deiyi yansıtıyor.




Seul,ortasından geçen Han Nehri'yle ikiye bölünüyor.Şehrin ana meydanındaysa Gwanghwamun.Burada daha çok idari yapılar yer alıyor,Avrupa'nın şehir merkezlerindeki gibi kafeler,restoranlar ya da dükkanlarla çevrili değil.Ama burada kore tarihi için önem arz eden iki önemli figürün dev heykeli bulunuyor.Biri Kral Sejong'a ait.

1500'lü yıllarda yaşamış olan Kral Sejong,Kore alfabesini hazırlamış;astronomi,bilim,sanat,müzik ve askeri alanlarda birçok çalışma ve icada imza atmış.Diğer heykel ise amiral Yi Sanshin'in.1400'lerde Japon işgaline karşı savaşmış bir kahraman.''Japonların korkulu rüyası'' olarak adlandırılıyor;23 savaşa katılmış ve hiçbirini kaybetmemiş.

Size mutlaka bahsetmem gereken bir başka yer de Changdeokgung Sarayı.Uzakdoğu saraylarının tüm ihtişamını yansıtmasını bir yana bırakıyorum;buraya heyecan ve merak içinde gelmemi sağlayan neden efsanevi bir kapı...Sarayın ''Gizli Bahçe'' adı verilen bir bölümü var;eskiden kral ve ailesinin dinlendiğiyermiş burası.

Bu ''Gizli bahçe'nin içindeyse taş bir kapı kemeri bulunuyor;peşinde olduğum mistik yer o işte! Yanımdaki yetkili,üzerindeki yazının önemini istercesine harfleri tek tek göstererek okuyor bana:''Bullomun'' diyor,yani ''Yaşlılık yok'' Bir nevi ''Gençlik Kapısı'' burası ve Koreliler bu kemerin altından geçen herkesi daima genç ve dinç kalacağına inanıyor.''İnsanlık için küçük,benim için büyük bir adım!''diyerek geçiyorum altından,sonucu zaman gösterecek elbet.Ancak Korelilerin ya hepsi bu kapıdan geçmiş olmalı ya da buldukları başka bir gençlik iksiri var;zira,bazen kim orta yaşlı,kim geç ayırt etmek zor! 20'li yaşlarında sandığınız güzel kız 40'larındaki bir kadın çıkabilir,''En fazla 25'tir'' dediğiniz delikanlı35 yaşında olabilir!




''Ne yiyorsan o'sundur'' diye meşhur bir laf vardır hani.Korelilerin gençlik sırrı,yediklerinde içtiklerinde gizli belki.Sadece güzel ve kırışıksız ciltleri yok,kilo problemi de yaşamadıkları aşikar.

Sokakta aşırı kiloluyu geçin topluca birilerini görmek bile zor.Genci,yaşlısı iki dirhem bir çekirdek maşallah.Öyle olması da doğal;çünkü gayet sağlıklı besleniyorlar.Mutfakları sebze ağırlıklı.Prinç de çokça kullanılıyor elbette,ama bizdeki gibi tereyağlı tuzlu pilav yapmıyorlar mesela;buhrda pişirilen tuzsuz,yağsız bir pilav yedikleri.Ekmek hiç yok neredeyseEkmek yemediği için doymadığını iddia eden arkadaşıma,''Ekmek bulamıyorsan pasta ye''diye espiri yapıyorum,ama pasta bulması da kolay değil aslında;Seul'ün köşe başları börekçi çörekçi,pastane dolu değil bizdeki gibi.


Bıçak getirilmiyor mesela masaya.Çünkü her şey ağızınıza çatalla atabileceğiniz küçük parçalar şeklinde.Bazen de makas gelebiliyor,et filan varsa onları kesebilmek için.Bu mutfağın baş tacıysa ''kimchi'' adında,mayalanarak yapılan bir sebze yemeği.Yemekten çok acılı lahana turşusuna benziyor bence,ama yaklaşık 200 çeşidi olduğu için belki benim yediğim öyledir.Koreliler bu lezzeti çok ama çok seviyor,sabah kahvaltıdan tutungünün her saatinde yeniliyor.Seul'de Kimchi Müzesi bile var....




Seul ,adeta bir alışveriş cenneti.Kadınlar ve erkekler için de üstelik;çünkü burada,hem tekstil hem de elektronikbize göre çok ucuz.Burada bazı alışveriş merkezleri sabahın 3'une 4'une kadar açık.Uyku dolu gözlerle yorgun ayaklarımı sürükleye sürükleyeyedi katlı mağazada sabah'ın 4'unde hediyelik eşyalar arasında kendimi kaybettiğim güzel anlarıda hiç unutmayacağım.

Güney Kore'de,2005 yılında yapılan bir araştırmaya göre,nufüsun yüzde 46'sı herhangibir dine bağlı olmadığını beyan etmiş.Bu,beni şaşırtan bir bilgi açıkçası.Çünkü Uzakdoğu'nun pek çok yerinde olduğu gibi burada da en yaygın din Budizm sanıyordum.

Mutlaka buraları gezin...Changdeokgung Sarayı,Svaş müzesi,İnsodong,Jogyesa tapınagı,namsan kulesi...


Annyonghi Gaseyo!!! Hoşakalın:))

ÇİGDEM CEYLAN...

Tuesday, May 17, 2011

Beyrut:Hüzün ve ihtişam bir arada



Doğunun Paris'i olarak bilinen Beyrut,Müslüman,Hıristiyan,Yahudi ve Dürzilerin bir arada yaşadığı,etnik ve dinsel çeşitliliğe sahip bir şehir.Gece kulüplerinin çeşitliliği,Beyrut'u jet sosyetenin favorisi haline getirdi.

Herhangi bir Avrupa ülkesi ya da o koca Amerika kıtası size çok şey vaat eder ama aslında televizyondan gördükleriniz,fotoğraflar ve hayalinizdeki kadardır onlar.Maneviyatıyla değil,maddiyatıyla,fiziki yapısıyla,coğrafi konumu,doğası ve güzelliğiyle sizi büyüler çoğu şehir.Göreceğiniz yerlerin fotoğrafları aklınızda kazılıdır zaten.Filimlerden bile biliyorsunuzdur az çok neyle karşılaşacağınızı.

Peki ya Ortadoğu? Lübnan,Beyrut? Bir kere beklentiniz öyle fazla değildir bavulunuzu toplarken bile.Sonra... Sonra emin olmazsınız neyle karşılaşacağınıza;onca savaş görmüş ne de olsa.Yıkık dökük virane bir şehir olduğunu bildiren haber kareleri gelir gözünüzün önüne.(Kolay mı,1975'te başlayan iç savaş 16 yıl sürdü.Son olarak 2006'da İsrail'in hava saldırıları altında,şehirin özellikle güney bölümü büyük hasar gördü)

En önemlisi de ' Ortadoğu sonuçta' diye düşünebilirsiniz.Beyrut'a pek çokları gibi aklınız biraz karışık gidiyorsunuz,hep Ortadoğu'nun Paris'i diye lanse edilse de eglence hayatının ne kadar iyi olduğu konusu son birkaç yazdır meşgul etse de ....






Beyrut sizi şaşırtıyor öncelikle.Bir kadını cezbedecek pek çok şey var bu şehirde.Bunların başında elbette,alışveriş yapabilecek merkezler ile şık butikler geliyor.Nişantaşı'ndan çok daha şık Downtown bölgesinde;(savaşta en çok bu bölge zarar görmüş ve tümüyle yenilenmiş) Chloe,Marc Jacobs,Miu Miu,Vivienne Westwood,Celine,Jimmy Choo ve daha pek çok lüks markayı bulabiliyorsunuz.Alışveriş yapmasanız da o sokaklarda dolaşmak bile insanın ruhunu aydınlatıyor.Beyrut'ta henüz Türkiye'de olmayan Tom Ford'un butiğinin olduğunu hatırlatalım bu arada..





Bir de ünlü gece hayatı var ki ,dillere destan.Dünyanın en ünlü barları,rezarvasyon ile gidebileceğiniz restoranları ve gece kulüpleri;sosyalleşmek için birebir.Bu şehirde kadınlar da erkekler de geceleri hiç olmadıkları kadar şık ve alımlı.Lüks bir yandan sie göz kırparken,karşınıza kocaman  bir cami,brandalı balkonları olan apartmanlar,bir grup asker ya da kurşun izleriyle dolu eski bir bina çıkabiliyor.

O modern binalar sizi bir Avrupa şehrindeymiş gibi hissetirirken,karşınızda beliren sakalı bıyığı birbirine karışmış adamların fotoğrafları ve Arap alfabesiyle yazılan yazılara şaşırarak bakıyorsunuz.

Ama Beyrut,güzelliğini tamamen buradan alıyor bence,muhteşem şekilde harmanlanmış bir kültür,bir tarih ve bu sayede ruh kazanmış bir kent.Tezatlarıyla kendine hayran bırakıyor Beyrut..







Beyrut'un gezilmesi ve görülmesi gereken bölgeleri;Hamra,Downtown,Solidere ve Gemmayze.Hava güzelse,şehri keşfetmek için kesinlikle yürümelisiniz.Hamra'da pek çok ünlü markaya rastlamak mümkün.Downtown ve Solidere bölgesinde şık alışveriş merkezleri,en lüks markalar son model arabalar ve yeniden restore edilmiş binalar arasında yürümek çok keyifli.


Bu bölgede dikkat çeken bir başka şeyse yan yana duran mavi kubbeli Muhammed El Amin Camii ile St.George Katedrali.Şehrin bir başka popüler noktası ise Gammayze.Bu bölgede sevimli kafeler,restoranlar,tiyatrolar ve sanat galerileri bulunuyor.

Corniche denilen sahil şeridi ise muhteşe bir manzaraya sahip.Beyrut'a gidip de mutlaka görülmesi gereken Güvercin Kayaları da (Pigeon Rocks) bu sahilde.Biraz dinlenmek ve bir kahve molası vermek için özellikle yazarların uğrak yeri olan Palace Cafe'yi tercih edebilirsiniz.





Beyrut'un en önemli müzesi National Museum of Beirut bir arkeoloji müzesi ve 1300'den fazla arkeolojik ve tarihi kalıntı barındırıyor.Pazartesi tatil günleri kapalı.Beyrut Art Center'da Arap sanatçıların olduğu kadar,Batı dünyasının da ünlü sanatçılarının farklı sergilerine yer veriyor.

Son yıllarda gece hayatının ve eglencenin kalbi Beyrut'ta atıyor.Dünya'nın en iyi gece kulüpleri burada.2003 yılında açılan Palm Beach Otel'in tepesinde yer alan SkyBar,kısa sürede dünyanın en hit mekanlarından biri haline geldi.Bugün,Biel'in roof'unda yer alan bar,2500'den fazla müşteri kapasitesi,170 çalışanı ve 100 valesi ile Lübnan'nın olduğu kadar dünya jet-set'inin de favorisi.Rezarvasyon yaptırmayı unutmayın.Adres:BİEL Complex,Lübnan.






Beyrut gece hayatının diğer favori mekanları şöyle:

  • B-018.Adres:lot 317,La Quarantaine
  • Buddha Bar.Adres:Rue Riad El solh
  • Crystal Adres:243 Monot Str Achrafich
  • White.Adres:An-Nahar Building
  • Music Hall.Adres:Starco Building,Omar Daouk Street Downtown
GÖRMEDEN DÖNMEYİN

BAALBEK

Dağları,taşları,askerler tarafından tutulan güvenlik ve kontrol noktalarını,Beka Vadisi'ni aşıpta gidilen Baalbek,Beyrut'a 180 km. uzaklıklta...Özellikle tarihi yapı meraklılarının favorisi olan bir antik şehir;Ortadoğu'daki en önemli Roma kalıntılarından.





BYBLOS

Beyrut'a çok yakın ve doğası muhteşem bir şehir.Sahile indikçe denizin rengi büyülüyor.Sevimli çarşısında hediyelik eşyalar satın alabilir,balık restoranlarında yapılan nefis yemeklerden tadabilirsiniz.St.Jean Marc Katedrali,Byblos Kalesi,Fosil Müzesi ve Obelisk Tapınağı'nı gezmeyide unutmayın.




JEİTA GROTTO

Dünyanın yedi harikasından biri olmaya aday gösterilen Jeita Grotto Mağaraları,son derece etkileyici.Alt ve üst olmak üzere iki mağara var.Alttaki mağarada botlarla turluyorsunuz ve renk oyunları içinde kendinizi bir masal karesinin içindeymiş gibi hissediyorsunuz.Pazartesi günleri kapalı olduğunu hatırlatırım..:)





Çiğdem Ceylan